
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitim sistemine yeni bir soluk getirme hedefiyle yola çıktı ancak bazı konularda sınıfta kaldı. Öğretmen atamaları ve görevlendirmeleri, öğretmenlerin branş dışı derslere girmek zorunda bırakılması, öğretmenlerin kendi branşı olmayan alanlara atanması, norm fazlası öğretmenlerin özel eğitim alanında görevlendirilmesi eğitim kalitesini ve öğretmenlerin mesleki gelişimini olumsuz etkileyebilecek önemli konulardır. Her öğretmenin kendi alanında uzmanlaşması ve bu uzmanlığı öğrencilere en iyi şekilde aktarması, verimli bir eğitim sisteminin temelini oluşturur.
Öğretmenlerin uzmanlık alanları dışında derslere girmek zorunda bırakılması, eğitimde uzmanlaşma ilkesine aykırıdır ve hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin verimini düşürür. Her branşın kendine özgü bir öğretim metodu ve derinliği vardır. Uzmanlık dışı görevlendirmeler, öğretmenin derse olan hakimiyetini ve motivasyonunu zedelerken, öğrencilerin de konuları yüzeysel geçmesine neden olur. Bu durum, eğitim kalitesini düşürmenin yanı sıra, öğrencilerin o derslere olan ilgisini de azaltır.
Norm fazlası öğretmenlere yapılanlar da "Eğitimde Hayatta Kalma Oyunu" senaryosu. Elinizde bir kâğıt ve bir kalem var "Özel Eğitimde Görevlendirmeyi Kabul Ediyorum." yazan yere imza atacaksınız deniyor. Bu durum adeta, "Deniz olmayan bir yerde boğulmak üzere olan kişiye, 'yüzmeyi öğrenmeyi kabul ediyor musun?' diye sormak" gibi bir durum. Norm fazlası öğretmenlerin özel eğitim gibi son derece hassas ve uzmanlık gerektiren bir alanda, zorunlu bir şekilde görevlendirilmesi etik ve pedagojik açıdan ciddi sorunlar taşımaktadır. Özel eğitim, özel bilgi, beceri ve deneyim gerektiren bir alandır. Norm fazlası öğretmen sorununun çözümü, zorunlu görevlendirmelerle değil, öğretmenlerin mesleki gelişimine ve ihtiyaç duyulan alanlarda yetiştirilmesine yönelik planlamalarla yapılmalıdır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin getirdiği iddialı yaklaşımlara rağmen, eğitim sisteminin kronik bir sorunu olan öğretmen açığı ve bu açığın “ücretli öğretmen” pardon! “ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenlerle” kapatılması, modelin temel hedeflerini tehlikeye atan bir durumdur. Ücretli öğretmenliğin adı değişse de mantığı hep aynıdır. Bu uygulamaya yönelik eleştirileri şu noktalarda toplayabiliriz:
Eğitimin Kalitesinin Düşmesi: Ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenler, genellikle belirli bir ders saati karşılığında ve kısa süreli sözleşmelerle istihdam edilir. Bu durum, onların mesleki gelişimlerine, dersin içeriğine derinlemesine hazırlanmalarına veya öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına odaklanmalarına engel olabilir. Okulda tam zamanlı çalışan, öğrencilerinin gelişimini sürekli takip eden kadrolu bir öğretmenle, belirsiz bir statüde çalışan bir öğretmenin motivasyon ve verimlilik seviyesi aynı olmayacaktır
Öğretmenlerin Mesleki Yeterliliğinin ve Motivasyonunun Düşmesi: Ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenler, kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu mesleki gelişim fırsatlarından (hizmet içi eğitimler, seminerler vb.) genellikle mahrum kalır. Bu durum, onların pedagojik yeteneklerinin güncel kalmasını ve yeni eğitim yaklaşımlarını benimsemesini zorlaştırır. Ayrıca, iş güvencesinin olmaması, düşük ücretler ve sosyal haklardan mahrumiyet, öğretmenlerin mesleğe olan bağlılığını ve motivasyonunu ciddi şekilde zedelemektedir.
Eğitimde Fırsat Eşitsizliğinin Derinleşmesi: Devlet okullarında ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenlerin sayısının artması, eğitimde fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirebilir. Bu durum özellikle dezavantajlı bölgelerde yaşayan öğrencilerin eğitim kalitesinin düşmesine yol açar. Bu durum, eğitim sisteminin temel amacı olan eşitlikçi bir eğitim sunma ilkesine aykırıdır.
Maarif Modeli'nin Kendiyle Çelişmesi: Maarif Modeli, "sürprizlerle dolu bir yolculuk" vaat etse de öğretmen açığının bu şekilde kapatılması, güvensiz ve istikrarsız bir ortam yaratır. Bir yandan öğretmene inisiyatif alması, keşif yapması ve yeni yöntemler denemesi söylenirken, diğer yandan onun en temel hakları (iş güvencesi, yeterli maaş, mesleki gelişim fırsatları) göz ardı edilir. Bu yaklaşım, modelin kendi vizyonuyla çelişmektedir.
Öğretmen açığını ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenlerle kapatma politikası, kısa vadeli bir çözüm gibi görünse de uzun vadede eğitim kalitesine, öğretmen motivasyonuna ve öğrencilerin gelişimine zarar veren bir uygulamadır. Maarif Modeli'nin başarılı olması için, öğretmenlerin statülerinin güvence altına alınması, mesleki gelişimlerinin desteklenmesi ve eğitim sistemine olan güvenlerinin yeniden inşa edilmesi şarttır. Aksi takdirde, en iddialı reformlar bile pratik uygulamada başarısız kalmaya mahkûmdur.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin iddialı amaçları ile uygulamadaki potansiyel zorluklar arasında bir denge kurulması gerekmektedir. Yeni modelin başarıya ulaşması, ancak ve ancak öğretmenlerin bu dönüşüm sürecinde yalnız bırakılmaması, rotanın daha net belirlenmesi, onlara gerekli tüm profesyonel ve doğru desteklerin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
Özetle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimde "sürprizlerle dolu bir yolculuk" vaat ediyor. Öğretmenlerimiz de bu yolculukta "kâşif" ya da "kaptan" oluyor. Yalnız, bu yolculukta nereye gidildiğini ve rotanın ne olduğunu bilen pek yok. Türkiye yüzyılı maarif modelinin amaçları arasında yer alan eğitim kalitesini artırma hedefinin, bu tür zorluklar nedeniyle sekteye uğraması muhtemeldir. Eğitim sisteminde sürdürülebilir bir başarı için öğretmenlerin mesleki yeterliliği ve motivasyonunun önceliklendirilmesi şarttır.
Safinaz ERKAN - Eğitim Gücü Sendikası Bursa Şubesi/ Basın-Yayın Başkan Yardımcısı